Zenginliği maddi ve manevi anlamda ikiye ayırmak gerekirken genellikle gözümüzü hep maddi zenginlikler çeliyor.
Örneğin dünyanın en önemli zenginliği olan sağlık(lı olma hali) kimse için övünç ve şükür sebebi değil. Ama kenarda köşedeki üç kuruş para, ev, araba her zaman böbürlenecek bir şey.
Paranın bir şekilde geldiğine inananlardanım. Akıl, inanç, sabır ve azme ortalamanın üstünde bir miktar sahip olan kimse acından ölmez.
Kimi zaman da para öylesine geliverir. Uğraşmazsınız. Örneğin anne-babanız zengindir. Kimine şans gibi gelirse de bence lanettir. Hırsını, azmini, hevesini köreltir. En iyi ihtimalle onların açtığı yolda birkaç adım daha ileri gidersin. Çoğunlukla o birikimi haybeye çarçur edersin. Aile servetiyle kendi yolunu çizip aynı başarıyı tekrar eden yok denecek kadar azdır.
Kimi zaman da Sultan, Kral doğarsın. Üstelik hap kadar toprağında kara altın denen petrol çıkar.
Brunei Sultanı Hassanal Bolkiah gibi.

Saygıda kusur etmeyip tam ismiyle hitap etmek isterseniz derin bir nefes almanız gerekiyor: Haji Hassanal Bolkiah Mu’izzaddin Waddaulah ibni Al-Marhum Sultan Haji Omar Ali Saifuddien Sa’adul Khairi Waddien! (aradaki ibni’den sonraki kısım tahmin edeceğiniz gibi babasının tam ismini temsil ediyor. Waddien oğlu Bolkiah hesabı)
Sultan Hassanal Bolkiah, 1300’lü yıllarda bir sultanlık olarak kurulan, 1888’de İngiliz sömürgesi olan ve ancak 1984’te bağımsızlığını kazanan (ancak savunma anlamında hala İngiliz korumasında bulunan) Brunei’nin 29. lideri.
Brunei de neresi?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak ülkemize yaptığı ziyaretle yeniden gündeme gelen Sultan Bolkiah fantastik haberlerin en sevilen objelerinden biri. Buna geleceğiz ancak önce bu Brunei neymiş belleyelim.

Brunei Güney Çin Denizi’ndeki Borneo adasında küçücük bir ülke. Yüzölçümü 5 bin 765 kilometrekare. Yani İstanbul’dan biraz büyük bir kara parçası. Nüfusu ise tahmini olarak 401 bin kişi (yani İstanbul’un pek çok ilçesinden daha az kişi yaşıyor).
Ama bunun dışındaki rakamlarda ibre tersine dönüyor. Kişi başı 49 bin 719 dolarlık gelirle dünya sıralamasında beşinci (Türkiye ise 14 bin 615 dolarla 64. sırada). Gelirinin yüzde 90’ını petrolden karşılıyor. İğneden ipliğe, yiyecekten içeceğe her şeyi ithal ediyor. (Diğer detayları merak ettiyseniz; buyrun CIA hizmetinizde).
İngiliz anayasası temel alan ve İslam şeriatıyla şekillendirilmiş Brunei, mutlak monarşiyle yönetiliyor. Yani her şey tartışmasız Sultan’ın iki dudağı arasında.1946 doğumlu Sultan bu yazıya konu olan fantastik hayatını 1929 yılında ülkede bulunan petrole borçlu.
1926 yılında bölgede petrol olduğuna dair bulgulara rastlayan T.G. Cochrane ve F.F. Marriot adlı iki İngiliz 1928 yılında ilk kazıya başlar ve daha 297 metrede ultra bereketli (ve hala petrol çıkan) kuyuyu açarlar. 1957’de ada açıklarında deniz üstünde bir platform da kurulur. İngiliz Shell firması Sultan ile ortak bir şirket kurarak petrolü çıkarıp, işleyip, satmaya başlar.
Özetle Brunei dibinden petrol fışkıran bir ‘maden ülke’ (günde 167 bin varil petrol çıkıyor). Ve oluk oluk para kusuyor.
Biz dönelim Sultan’a.
Unvanından anlayacağınız gibi Sultan Hassanal Bolkiah seçimle değil, kan bağıyla bu makama gelen biri. Tartışılmaz lider. Öyle tartışılmaz ki 2006 yılında anayasaya kendisine dair ‘hata yapmaz’ maddesi ekletti. Hata yapması anayasaya aykırı bir kul o anlayacağınız. Ordu da ona bağlı, bürokrasi de.
Yüksek öğrenimini Kuala Lumpur’daki Victorian Enstitüsü’nde yapmış ve İngiliz Kraliyet Hava Akademisi’ni bitirmiş (buradan aldığı eğitim sayesinde seyahatlerinde kullandığı altın kaplı uçaklarını kendi indirip kaldırıyor)
3 karısından 5 oğlu, 7 kızı var. Bir sürü yolsuzluk ve zimmete para geçirmeyle suçlansa da hiçbirinden yargılanmadı.
Dünyanın en zengin ve renkli oyun parkının tek sahibi. Bütün kuralları da o koyuyor.

Yaşadığı saraya dair birkaç ayrıntı:
- Dünyanın en büyük 2. sarayı.
- Altın kaplama bin 788 oda.
- Altın ve gümüş kaplama 257 tuvalet.
- 110 araçlık garaj.
- Her biri en az 150 bin avroya mal olmuş 650 konuk odası.
Bitti mi? Hayır. Çok az detay daha vereceğim (kaynak):
- Altın kaplamalarla döşenmiş bir Boeing 747 (ek bilgi vereyim; bu uçak 100 milyon dolara satın alınıp 27 milyon dolara döşenmiş)
- 6 küçük uçak
- 2 helikopter.
- Biri tamamen altından 7 bin otomobil (aralarında bin 574 Mercedes, 604 Rolls-Royce, 452 Ferrari, 209 BMW, 179 Bentley, 21 Lamborghini, 134 Koenigseggs, 1 SSC ve 11 tane de Aston Martin var)

Bu fotoğraf ve bilgileri daha sayfalarca uzatabilirim ama amacım bunlardan bahsetmek değil. Beni zerre kadar tahrik eden şeyler de değil. Bir tezimin sağlamasını yapma niyetindeyim.
Ben zenginliğin parayı kazanırken değil, harcarken anlaşıldığına inanıyorum.
Bunca servetin sonucunda böyle hanzo kostümler giyip, kabus araba ve uçaklara binerek tatmin olmanın zenginlikle açıklanabilir, maruz görülebilir bir yanı var mı sahi?
Bu rüküşlük; hatta Alman’ın deyişiyle ‘kitsch‘lik neyle normalleşir?
Zenginlik iktidarla birleşince çok nadir estetik doğuruyor. Brunei Sultanı Hassanal Bolkiah bunu bir kere daha hatırlattı bana.
Ha unutmadan; vize de kalkmış ziyaret sebebiyle. Birileri daha ekmek kapısından oldu. Gidelim de yüz sürelim Sultan’ımıza.
Görüşlerinizi paylaşın: